NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
إِسْمَعِيلُ
أَخْبَرَنَا
أَيُّوبُ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
أَبِي
مُلَيْكَةَ
حَدَّثَتْنِي
أَسْمَاءُ
بِنْتُ أَبِي
بَكْرٍ قَالَتْ
قُلْتُ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ مَا
لِي شَيْءٌ
إِلَّا مَا
أَدْخَلَ
عَلَيَّ
الزُّبَيْرُ
بَيْتَهُ أَفَأُعْطِي
مِنْهُ قَالَ
أَعْطِي
وَلَا تُوكِي
فَيُوكَى
عَلَيْكِ
Esma bint Ebî Bekr
(r.anhâ); demiştir ki, Resûlullah (s.a.v.)'e dedim ki:
Ya Resûllallah! Benim,
(kocam) Zübeyr'in evine getirdiğinden başka hiç bir şeyim yok, ondan vereyim
mi? Resûlullah (s.a.v.):
"Ver, saklama,
yoksa senden de saklanır." buyurdu.
İzah:
Buhari, zekât; Tirmizî,
birr; Nesâî, zekât; Ahmed b. Hanbel VI, 344, 354.
Hadiste geçen verme,
israfa varmaksızın verilmesi âdet olan şeyin verilmesidir. Belki de Peygamber
(s.a.v.) Esmâ'-ya kocasının izninden bahsetmeksizin "ver'* demesi,
Zübeyr'in cömertliğini ve Esma'nın vereceği şeye ses çıkarmayacağını
bilmesinden dolayıdır. Esmâ'ya -daha önceki hadislerde [Bak. 1685-1688 no'lu
hadisler.] geçtiği gibi- "kötülük kastetmeksizin ver" dememesi, onun
dindarlığını, yerli yerince infakta bulunacağını bildiği içindir.
Hattâbî'nin beyân
ettiği üçüncü bir yorum daha vardır. O da ev sahibi evine bir şey getirirse,
âdeten bunun tasarrufu evin hanımına bırakılmış olur. Ev hanımı vakti gelince
yeteri kadar infak eder veya ilerisi için saklar. Buna göre Resûlullah
(s.a.v.), Esmâ'ya; "tasarrufu sana bırakılan bir şey olursa, ihtiyaç
miktarını bıraktıktan sonra artanı tasadduk et. saklama" demiş olur.